Roman, öykü, şiir gibi tüm kurmaca türdeki metinler edebi eser olarak adlandırılırlar. Edebi eserler bir kurgunun, duygunun ve düşüncenin ürünüdürler. Bu nedenle edebi eser çevirisi, diğer çeviri işlerinden farklı ve daha komplike bir süreçte gerçekleşir.
Edebi eserler yazarlarının hayal dünyasını yansıttığı kadar ortaya çıktıkları kültürün özelliklerini, dilin yapısını ve toplumsal normları da yansıtırlar. Edebi eserlerde kelimeler birebir şekilde çevrilmez. Cümlenin, duygunun, düşüncenin anlamı ve eserin dünyasının da çevrilmesi gerekir.
Edebi Eser Çevirisinde Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar
Öncelikle belirtmek gerekir ki; her edebi eser kendi dilinde daha farklı anlamlar ve düşünceler oluşturur. Bir eserin yazıldığı dildeki verdiği edebi hazzı en iyi çeviriler bile karşılayamaz.
Ancak her dili bilemeyeceğimize göre çeviri eserlere yöneliriz. Edebi eser çevirilerinde ise genellikle bilindik çevirmenleri veya yayınevlerini tercih ederiz.
Edebi eserlerin çevirisi çevirmenler tarafından yapıldığı gibi yazarlar tarafından da yapılmaktadır.
Örneğin Can Yücel birçok Shakespeare metnini Türkçeye çevirmiştir. Özellikle de Hamlet oyunundaki ‘’olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu’’ çevirisi; Can Yücel tarafından ‘’Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin’’ olarak çevrilmiştir.
Roman ve Öykü Çevirileri Nasıl Olmalıdır?
Tamamen yazarın hayal dünyasının bir ürünü olan roman ve öyküler ortaya çıktıkları dilin, kültürün ve toplumun en önemli yansımalarıdır. Edebi eser çevirmenleri de bu yansımaları iyi görür ve eserin anlam boyutu kaybolmadan çevirilerini gerçekleştirir.
Edebi eser çevirisi uzun yılların vermiş olduğu bilgi ve birikim sonucunda ortaya çıkan bir çalışmadır. Edebi eser çevirmenleri çeviri yapacakları dilde eser yazacak kadar bilgiye sahiptirler. Çeviri yapılacak dilin tüm kıvraklıkları, söz oyunları ve mecazları bilinir, yerel söylemler, şiveler ve dildeki kültürel kodlar çözülerek çeviriler yapılır.
Her çevirmen edebi eserleri farklı şekillerde çevirir ve en ideal çeviriyi yakalamaya çalışır. Burada çevirmenin estetik duyguları, o dildeki bilgisi, toplumsal ve kültürel birikimi de devreye girecektir. Farklı zamanlarda, farklı çevirmenler tarafından çevrilmiş eserlerin birbirinden farklı cümle yapılarını barındırıyor olmasının temel nedeni budur.
Şiir Çevirilerinde Kafiye Belirleyici Oluyor
Şiir farklı anlam boyutlarının ve ses özelliklerinin ortaya çıktığı bir edebi eser türüdür. Bu yüzden de çevirisi diğer edebi eserlere göre daha zordur. Şiirde amaç okuyanın duygularına seslenmektir. Kelime ahengi, söz dizimi ve kafiyesi uyumlu şekilde çevrilmelidir. Bu noktada anlam boyutu kaybolmamalı ve ses özellikleri aslında olduğu gibi çevirisinde de kendini göstermelidir.
Şiir duyguların ve hislerin tercümanı olduğu kadar aynı zamanda düşüncelerin sözcüsü de olmuştur. Edebiyat tarihi boyunca şiir farklı düşünceleri işlemiş ve sadece aşk, mutluluk, ayrılık gibi konularla değil bir halkın sorunlarıyla da ilgilenmiştir.
Şilili büyük yazar Pablo Neruda, yazdığı şiirlerle halkının durumunu, dünyanın düzenini ve buna karşı başkaldırışını anlatmıştır. Neruda şiirlerinin çevirisinde hem söz dizimi, hem ses ahengi hem de döneminin tüm özellikleri bilinmelidir. Örneğin Şili iç savaşını bilmeyen ve Pablo Neruda’nın yaşadıklarından haberdar olmayan bir çevirmen, şiirlerde birçok betimlemeyi anlamayacak ve zayıf bir çeviri yapmış olacaktır.
Tiyatro Oyunu Çevirileri
Tiyatro edebiyatında yapılan çeviriler biraz daha kolaydır. Çünkü işin içine oyunsallık girer ve oyuncu ortaya çıkar. Tiyatro oyunları yazıldığı gibi oynanmaz. Çünkü işin içine reji ve oyunculuk sanatının öğeleri girer. Oyuncu, yazılanlardan yola çıkarak kendi yetenekleri ölçüsünde karaktere hayat verirken reji bölümü izleyicinin penceresini, olayları görmesi gereken yeri gösterir.
Yazarın Üslubu Ve Eserin Dili Korunmalı
Edebi eserler sanatçısından bağımsız düşünülemez. Bu yüzden de edebi eser çevirilerinde öncelikle yazarın üslubu korunmalıdır. Bunun için de yazarın diğer tüm eserleri okunmalı ve yazarın dili, kelime kullanımı ve kültürel kodlamaları çözülmelidir.
Edebi eser çevirmenleri çeviri yapacakları yazarın tüm eserlerini inceler ve eserlerin dil yapılarını öğrendikten sonra çeviri yapacakları eser üzerinde çalışmaya başlar.
Her yazarın kendine özgü bir dil yapısı vardır. Örneğin Dostoyevski uzun betimlemeler yapmayı sever. Anlatılan yerin okuyucunun gözünün önünde canlanması için sayfalarca betimlemeler yapar. Raskolnikov’un tefeci kadını öldürdüğü yeri gerçek gibi gözümüzün önüne getirir.
Victor Hugo ise eserlerinde kurguya daha önem vererek okuyucusunu uzun betimlemelerle yormaz ve tüm bilinmesi gereken bilgileri vererek eserine yön verir.
Birbirinden farklı yazım üsluplarına sahip olan bu yazarların eserlerinin çevirisi de farklı olmalı ve yazarların yazım özellikleri kaybedilmeden çeviriler gerçekleştirilmelidir.
This post is also available in: Türkçe