İlkokul birinci sınıftan lise 12. sınıfa kadar yaklaşık 1300 saat İngilizce eğitim alıyoruz. Buna karşın bu kadar yoğun bir İngilizce eğitimin karşılığını tam olarak aldığımız maalesef söylenemez. İngilizce eğitimi konusundaki araştırmalarıyla bilinen Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Özcan Demirel, eğitim sistemimizde gramer ağırlıklı bir müfredat yerine konuşma ağırlıklı bir müfredata geçilmesinin daha faydalı olacağını öngörüyor.
Dünyada 50’den fazla şehirde faaliyet gösteren EF Education First Dil Okullarının yaptığı araştırmada 63 ülkedeki İngilizce yeterli seviyesi ölçülmüş halde. Listede Danimarka ilk sırada yer alırken ülkemiz ise 47. sırada yer alıyor. 12 yıllık temel eğitimde ortalama 1300 saat İngilizce eğitimi verilmesine rağmen neden bu kadar gerideyiz peki?
Prof. Dr. Özcan Demirel bu konuda şöyle diyor: “1300 saate yakın eğitime rağmen hâlâ ortalamanın altında yer alıyorsak bir yerde hata yapıyoruz demektir. Bence en önemli hatalardan biri dilin kendisini değil de dilin kurallarını öğretiyoruz. Dilin dört temel beceresi var; dili anlama, okuduğunu anlayabilme, konuşabilme ve yazabilme. Dilde yazılı ve sözlü iletişim kurabilmek zorundasınız. Ama biz okullarda sürekli olarak dilin kurallarını yani gramer öğretiyoruz.”
Özcan’ın bu konudaki tavsiyeleri ise şöyle:
- Gramer yerine anlama, dinleme, konuşma ve yazmaya yönelik bir İngilizce eğitimi
- Ders kitaplarının yenilenmesi
- Cep telefonlarından istifade edilmesi
- Öğretmenlerin uzmanlaşması
Demirel sözlerine şöyle devam ediyor:
“Öğretmenin, “Bugün simple past tense anlatıyorum” diye derse girmemesi lazım. Bütün çocuklarda cep telefonu var. Çocuk orada sözcük kullanmasını öğreniyor. Bilmediği kelimenin anlamını oradan buluyor. Dinlediği şarkıyı anlamayı buradan sağlıyor. Yazarak ifade edebiliyor. O halde dijital bir devrim yaparak okullarımıza cep telefonu ile dil eğitimi nasıl yapılır, onu dile getirebiliriz. Artık teknolojiyi sınıf içinde kullanmak zorundayız. Ben hiç kimseye 40 bin tane sözcüğü öğretemem ama çocuk kendi öğrenir. İnsanlar yabancı dil öğrenebilir ama biz yabancı dil öğretemeyiz. Hâlâ ortalamanın altındaysak bu sistemin artık değişmesi şart.”
Bunlara ilaveten ilkokulda yabancı dil eğitimi veren öğretmenler ile lisede görev yapacak öğretmenlerin de ayrılması gerektiğini belirten Demirel, öğretmenlerin öğrenci gruplarına uygun bir yaklaşım içerisinde olmasının da çok faydalı olacağını ileri sürüyor.
Tabii ülkemizde İngilizce öğretmenliği bölümünden mezun olan kişilere ek olarak dil bilimi, İngiliz edebiyatı, mütercim-tercümanlık gibi bölümlerden mezun kişiler de formasyon olarak öğretmen olabiliyorlar. Ancak bu formasyonun eğitim-öğretim yöntemleri konusunda ne kadar yeterli olduğu da tartışılır. Dolayısıyla İngilizce öğretmenlerinin eğitim fakültesi çıkışlı olmasının çok daha yerinde olacağını söyleyebiliriz.
Diğer Ülkelerde Durum Ne?
Demirel, yabancı ülkelerdeki durumu açıklarken de yapısal farklılıkları ele alıyor. Zira Türkçe eklemeli, İngilizce ise bükümlü bir dil. Bu yapısal farklılık ana dili Türkçe olanların, söz gelimi ana dili Flemenkçe olanlara nazaran biraz daha zorlanmasına neden olsa da bu aşılabilir bir durumdur. Yine Danimarka, Hollanda ya da İsveç’te İngilizcenin çok iyi konuşulmasının ardında yatan nedenlerin başında İngilizce kullanımının yaygınlığı geliyor. Avrupa Birliği üyesi olan bu ülkelerde serbest dolaşım imkanı bulunduğu için seyahat ve farklı ülkelerle etkileşim yüksek seviyede. Bu da İngilizcenin gelişmesine önemli bir katkı sağlıyor.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAZILARIMIZ
Dünyada ve Türkiye’de Çevirinin Tarihi
Türkiye’de Çevirmenlik Bürolarının Sunduğu Temel Hizmetler
Dil Öğrenmek İsteyenlere Alternatif Bir Yöntem: Altyazılı Film İzlemek
This post is also available in: Türkçe